Masayı Kimin Devirdiği Niçin Anlamsız Hale Geldi? 2025
7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan kanlı eylemleri ilk başlatanın kim olduğu konusu hatırlanacağı gibi epey bir tartışma konusu olmuştu. PKK ve bileşenleri, başlattıkları teröre “Sarayın Savaşı” adını vermişlerdi. Hatta şehit olan polisler için de “saray çetesi” ifadesini halen de kullanmaktadırlar.
Ama artık masayı kimin devirdiği konusu sanıyorum gündemde değil. Çünkü PKK ve bileşenleri asıl masayı deviren ve yeniden kanlı bir senaryoyu sahneleyen kişiyi, yani Öcalan’ı bu işin dışında tutacak bir iklim oluşturmayı başardılar.
Memleketin kahir ekseriyeti, gayri analar ağlamasın, kardeşlik zehirlenmesin, geleceğimiz kararmasın ve daha fazla kan akmasın diye “bebek katili” olarak bildiklerini bir “barış elçisi” gibi görmeye yutkunarak razı oldular. Ama Öcalan bu toleransı, hin bir şark kurnazlığıyla kendisine tanınan bir kredi olarak değil kendi gerçek meziyetiymiş gibi göstermek istedi.
HDP ve PKK’nın hükümete “masayı sen devirdin” derken asıl amaçlarının masaya tekme atan “kurnaz caniyi” gizlemek olduğunu öğrendiğimizde artık o bilginin işimize yaramadığını fark ettik.
Mevzu aslında basit gibi görünebilir fakat ben o kadar iyimser değilim. Son derece karmaşık bir konudur. Şöyle ki var olan bir sorunun çözümü için karşılıklı bir masanın etrafında oturan iki aktörün sorunu çözemedikleri ya da çözmek istemedikleri için birisinin ya da ikisinin veya birisinin aniden ve sebepsiz bir şekilde masadan kalkması değildir.
Örgüt ve bileşenleri, silahla yapmak istediklerini nasıl silahsız yapacaklarını denediler. Mesele masa, müzakere ve çözüm ekseninde meydana gelen değişimleri kontrol edip silahla yapılmak istenenleri silahsız yapma tezgahını kurmaktır.
Müzakere masasına oturmasının nedeni silah bırakmak ve akan kanı durdurmak değil, silahla yaptıklarını silahsız yapacak bir düzen kurmak içindi. Bu düzenin kurulmadığını ya da kurulamayacağını gördükleri anda tekrar silaha geri döndüler.
Ve bu tezgahın asıl kurucusu bizzat Öcalan’dır.
Bu sahtekarlık ve iki yüzlülük fark edildiği anda işler değişmeye başladı. Çok yakın bir zamana kadar insanın deli saçması diyeceği “Türkiye İŞİD” ilişkisi, “katil Erdoğan” “sivil Cuma” gibi son derece mantıksız konularla bölge halkını parmaklarında oynatıyorlardı. Ama şimdi insanlar PKK’ya inat başbakanın mitingine gidiyorlar. “Barış ve demokrasi” söyleminin canavarca hisleri saklama maskesi olduğu açıkça görüldü. Örgütün bölgede hiçbir ahlaki meşruiyeti kalmadı artık.
İmralı Görüşme Notları’ndan anlaşıldığına göre Öcalan kendisini Ortadoğu’nun, Türkiye’nin ve bölgenin tek özgün ve kurtarıcı tanrısı olarak görüyor.
Ancak bu kurtarma senaryosunun uygulamaya geçebilmesi için bir kaosa ihtiyaç var. Bütün elemanlarını da bu kaosu uygulayacak bir mekanizma ile örgütledi. Kaosun alanı hayli geniş olduğundan dolayı da müzakereler devam ederken bile dağa eleman götürmeye, göndermeye devam etti.
Bu planın devamı için de Öcalan iki yönlü bir eylem planı hazırlamış, birincisi bölge insanını, yani Kürtleri amaçsız ve bilinçsiz bir şekilde bir çetenin emrinde örgütlemek ve ikincisi de Türkiye’yi idare edilebilir olmaktan çıkaracak gelişmeleri derinden desteklemektir.
Önce bölgede hiç boş bir alan kalmayacak bir dernekleşme faaliyeti başlatıldı, amaç var olan sosyolojiyi değiştirmekti. Örgütün ideolojisi mevcut sosyoloji üzerine inşa edilemeye elverişli olmadığından dolayı da bir an önce tıpkı ruh ikizi olduğu ittihatçılar gibi davrandı, toplumu değiştirdi.
Ulusalcıların ve Kemalistlerin bölgede seksen yılda yapamadığı dejenerasyonu örgüt son on yılda gerçekleştirdi.
Erkeklerin başındaki puşiyi bile çıkaramayan ittihatçılara karşın PKK, Kürt kadınlarıyla bütünleşen “namus” mefhumunu son yıllarda tam anlamıyla paçavraya çevirdi.
PKK, demokrasi açığı dolayısıyla var olan Kürt meselesini Kürtleri ilgilendiren bir konu olmaktan çıkardı. Bunu başarmış bir örgütü hafife almamak gerekir.
Son olarak, bugün bölgede insanlar örgütün tüm kirli yüzünü gördüler ve bir daha kolay kolay bu eşkıyalara inanmazlar ancak bu durum onların devlete ve hükümete inandıkları ve güvendikleri anlamına gelmiyor. Eğer dikkat edilmezse PKK ve Öcalan bu bilgiyi de işlevsiz hale getirecektir, tıpkı masanın kimi devirdiğini bilmemizin artık bir anlamının olmadığı gibi… 2025
Bir yanıt yazın